14 Temmuz 2010 Çarşamba

Ehud Manor & Boaz Sharabi - Ksheat Nogaat Bi

Grooveshark'ta ilgi alakasız bir şarkıyı ararken karşıma çıktı. İbranice şarkılara ilgimi arttırdı diyebilirim o derece sevdim. Zaten müzik dedin mi; Afrikalılar, Hollandalılar, İngilizler, Yahudiler, Hintliler. Bunlar ne yapsa müzik adına en kötü halleriyle bile dinlenebilir sınıfına girer. Ehud Manor ve Boaz Sharabi'de güzel işler yapan insanlarmış onlarıda tanımış olduk.

2 Temmuz 2010 Cuma

Gözden geçirme # 1

Belli sıkıntılarım ve korkularım vardı. Hayatımın sanırım 6 aylık bir bölümü hariç hepte oldu. Onlar bana "hiçbirşey iyi olmayacak" hissi verirken, ben neler kaçırdığımı bile göremeyecek durumdaydım. Şu an korkularımın büyük bir kısmından kurtulmuştum. O 6 aylık bölüm biteli 4 yılda neler olmuş, neler aynı kalmış hepsini gözetleme fırsatım oldu son zamanlarda...

Zaman akıyor, liseden memnuniyetle mezuniyetim daha dün gibi. Üstünden 4.5 yıl geçsede... Mezun olurken; "şunu yapacağım, bunu yapacağım" sözleri kafamda yankılanırken mutluydum aslında. Hani olur ya filmlerde bir adam ölüm döşeğindedir ama hayalleri vardır en yakın arkadaşları söyleyemez ona öleceğini, o ise öyle dolanır etrafta mutlu mesut. İşte tam öyleydim. Allah bana belkide ders vermek istedi; "birşeyi düşünürken herşeyi hesaba kat" diye. Kim bilir... Şimdi odamın içine ışığın en güzel hali vurunca bir anda yatağın üstüne uzanıp tavana bakarak düşünmek istedim. Ama boynum, sırtım ve belim o kadar ağrıyorki... Gidip bir tane dondurma alıp yürüyerek yemek istiyorum. Ama cebimde 5 kuruş para yok... 4 senenin kısa bir özeti gibiydi aslında bu. Yapmak istediğim hiçbirşeyi yapamamışım. Hep birşeyler engel olmuş. Onu görüyorum şu anda. Belkide herşeyi planladığım ve bu planların içinde hep birilerinin yardımcı olması gerektiği için olmadı. Demiş ya atalarımız duvara dayanma yıkılır diye. Meğersem duvar dünden razıymış. Neyse... Şunu gördümki kimsenin etkisi olmadan spontane gelişen olaylar en mutlu anlarım olmuş.

Sanırsam iki ay önce... En yakın arkadaşlarımdan birinin Gazi ana kampüsteki dinletisine gidecekken cebimde 5 kuruş olmadığını farketmem ve bunun üzerine evdeki EGO kartını alarak otobüse atlayıp gitmem, dönüşteyse tek bir otobüs bulamayıp Beşevler'den Kurtuluş'a yürüyerek giderken kaybolmam... Belkide en çok mutlu olduğum anlardan biriydi. Hiçbir planlı hareket yok, zaman kısıtlaması yok, kimseye karşı sorumluluğum yok... Anıtkabir'in bahçesinin oradan geçerken bir süre durdum. Güneş yansırken dünyanın en güzel renkleri oradaydı sanki. Turist gibi gezerek eve döndüm, güzeldi :)

Sanırsam bir ay önce... En yakın arkadaşlarımdan birini arayıp buluşmak istediğimde tamamen istek dışı gelişen bir şekilde parka gidip çimenlerin üstüne uzanmam, orada oturup birşeyler içmek ve konuların kendiliğinden gelmesi... Bu da parayla satın alınabilecek veya ayarlanabilecek birşey değildi...

Yaptığım bir hatada belki herşeyi planlamak. Yani 2 yıl sonra ne yiyeceğimi bile planlamak... Demekki bazen gelişine vurmak lazım.

O yüzden;

1) Plan yaparken herşeyi hesaba katmak lazım.
2) Sadece kendine karşı sorumlu olmak, ikinci bir kişiye dayalı planlar yapmamak lazım.
3) Zaman akıyor ve bazı şeyler sadece belli zamanlarda yaşanıyor. Herşeyi zamanında yaşamak lazım.
4) Yarın (Allah korusun) ölüp, ölmeyeceğim belli değil o yüzden yaşamdan zevk almak lazım.

28 Nisan 2010 Çarşamba

Bayide hareket yapmayın lan! Günah!

Çanakkale ve Stalingrad'dan sonra dünyanın en iyi savunmasını yönetip, oynayan adam Ahmet Abi:

12 Mart 2010 Cuma

Doğaya karşı jeomühendislik

Günümüz bilimi net olarak, gezegenimizin hayal edebileceğimizin üstünde bir karmaşıklığa sahip olduğunu gösteriyor. Onu kontrol etmeye çalışmak kendimizi kontrol etmeye çalışmaktan daha zor. Küresel iklim değişikliği karşısında jeomühendislik projeleri üretmeye kalkmak bir kez daha insanlığın kibirinin bir göstergesi. Ne zaman sosyal ve teknolojik açıdan temkinlilik prensibini unutup haddimizi bilmesek insanlığın başına felaketler açıyor, acılara neden oluyoruz. Güç sahiplerinin etkisinde gezegenimizin ısınmasına neden olan fosil yakıt ve yetersiz tarım teknolojilerinin günümüz bilimi tarafından üretildiğini unutmayalım. Şimdi de aynı mükemmel beyin gücü, toplumu ve insanlığın gezegenle ilişkisini dönüştürecek bilim ve teknolojiler geliştirmek yerine gezegeni değiştirmek üzere yönlendirilmekte. Jeomühendislik projelerinin ısımnanın önüne geçebileceği henüz bilinmiyor ve gezegene olası etkileri ısınmanın dahi üstüne çıkabilir.

Halbuki sera gazı salımlarını 1990 yılı seviyesinin yarısına çekecek her türlü teknolojiye sahibiz. Üstelik bu dönüşümü daha da az maliyetle yapabiliyoruz. Bunun yöntemi Greenpeace ve Avrupa Yenilenebilir Enerji Konseyi(EREC) tarafından hazırlanan Enerji Devrimi Raporu'nda bilimsel olarak ortaya konmuş durumda. Mevcut ve işlediği kanıtlanmış teknolojiler teknolojileri kullanmak yerine başka ve çok daha tehlikeli projelerle ortaya çıkmak doğa ile barışı sağlayacak toplumsal dönüşüm mücadelesine karşı bir başka cephe açıyor. Bu durum gezegeni ve insanlığı kurtarmak yerine sorunu daha da kökleştiriyor ve çözümü zorlaştırıyor. Biliminsanları, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) de gösterdiği gibi değişim ve dönüşümün öncüsü olabilirler. Birer Dr. Frankenstein veya Dr. Strangelove olarak anılmak ve gezegenin yokoluşunun nedenleri arasına katılmak yerine doğa ile uyumlu, alçakgönüllü teknolojilerin gelişimi, ucuzlaması ve yaygınlaşması için çalışabilirler. Mevcut teknolojiler gezegeni kurtarmaya yetse dahi bunun daha da kolaylaştırılması için yapılması gereken, yaygın enerji sistemlerinin özellikle fotovoltaik güneş ve ısıl güneş enerjisi sistemlerinin üretiminin kolaylaştırılması ve ürünlerinin maliyetinin azaltılması; jeotermal, rüzgar ve dalga enerjilerinin yaygınlaştırılması. Ancak belki de en önemlisi enerji verimliliğine, yani tasarrufa yönelik araştırmaların hızlandırılması. Bu arada sosyal ve politik bilimler insan süreçlerini analizin yanında, politik ve sosyal dönüşümü gerçekleştirecek araçların geliştirilmesi ve uygulanması konusuna ağırlık verebilirler. Gezegeni ancak sorumluluk alarak ve doğaya karşı değil, doğa ile uyumlu olarak kurtarabiliriz.

NOT: Yazı, Çevrebilimci Dr. Uygar Özesmi tarafından kaleme alınmıştır.

6 Mart 2010 Cumartesi

Geleceğin teknolojileri - Intel

Microsoft'un gözünden geleceği anlatan bir videoyu Geleceğin teknolojileri - Microsoft adlı yazımda paylaşmıştım. Şimdide Intel'in gözünden 10 yıl sonraki teknolojiyi 10 madde de yazalım.

1) Taşınabilir aygıtların pil ömrü en az 10 kat artacak:
Günümüz çiplerinin çalışabildiği mV değerinin çok daha altındaki değerlerde çalışmaya uygun devre elemanlarının ve teknolojilerin üretimi sayesinde, aygıtların pil ömürleri artacak ve çok daha kullanışlı yeni nesil taşınabilir aygıtlar üretilecek.

2) Silikon-foton teknolojisiyle veri aktarımı daha hızlı ve güvenilir hale gelecek:
Kişisel bilgisayarların hem iç hem de dış donanımlarında bakır tellerin yerini foton teknolojisiyle iş gören silikon temelli optik kanallar alacak. Böylece, bir uzak optik bellek yardımıyla çoklu giriş/çıkış (I/O) sağlanabilecek ve monitör, yazıcı, tarayıcı, kablosuz modem, USB, Lan gibi donanımların girişleri için tek bir birleşik bağlayıcı kullanılabilecek. Ayrıca, düşük maliyetli optik kanalların hızı sayesinde veri paylaşımı, dosya indirme ve depolama kapasitesi gibi özelliklerde çok gelişecek.

3) Görsel hesaplamalarda gerçeklik artacak:
Yalnızca grafik uygulamaları için özelleşmiş olan donanımlar yerine, grafik yazılımlarınıda çalıştırabilecek "genel" donanımlar üretilecek. Bu sayede, grafik çalışmalarında kullanılan algoritmalar çok daha yumuşak ve gerçekçi etkiler ortaya çıkarabilecek şekilde hesaplanacak. Bu da sinema endüstrisinden oyun sektörüne kadar birçok alanda kendini gösterecek.

4) Sanal bellek sayesinde daha gerçekçi görüntüler üretilebilecek:
Bilgisayarda grafik üretimi için kullanılan bazı karmaşık yazılımlar, CPU ve GPU arasında veri paylaşımını gerektiriyor. Ancak mevcut donanım bu işlemde çoğu zaman oldukça zorlanıyor. Bu iki birim arasında bir "sanallaştırılmış bellek" paylaşımı sayesinde hem performans artacak hem de daha karmaşık veri paylaşımları yapılabilecek. Böylece, daha gerçekçi görüntüler üretilebilecek.

5) Kötü amaçlı yazılımlar tarihe karışacak:
Bilgisayar virüsleri, solucanlar ve Truva atları gibi kötü amaçlı yazılımlara karşı koruma sağlayan yazılımlara alternatif olarak, daha kapsamlı koruma sağlayan donanım tabanlı teknikler geliştirilecek. Böylece programlar, sistemde bulunan diğer tüm yazılımlardan korunaklı kalacak şekilde, sabit disk üzerinde kendilerine ait alanlarda çalışacaklar.

6) Kişisel internet aygıtları yaşamın her yerine girecek:
Yakın gelecekte, yüksek pil ömürlü aygıtların üretimi ve sürekli bir internet bağlantısı biraraya getirildiğinde kişisel internet aygıtları neredeyse hiç kapanmayacak. Yazılımcılarda birbiri ardına ürettikleri zekice ve eğlenceli yazılımlarla bu pazarda önemli bir yer edinecekler.

7) Etkileşimli donanımlar sayesinde "Paylaşımlı Bilişim" gerçek olacak:
Donanım parçalarının kablosuz bağlantı sayesinde birbirleriyle sürekli iletişim içerisinde olması, basit grafiksel arayüzler aracılığıyla ağ bağlantıları kurulabilmesini sağlayacak. Bu sayede, örneğin cep telefonuyla çektiğimiz fotoğrafları yakındaki herhangi bir televizyona gönderebileceğiz. Kısacası, internet bağlantısının ulaşacağı her aygıt, otomatik olarak kaynak paylaşımı yapabilecek.

8) Yeni nesil televizyonlar her yerde olacak:
Televizyonlar her zaman her yerde olabilecek, kullanıcılar diledikleri her aygıt üzerinden televizyon izleyebilecekler. Bunun da ötesinde, izlemek isteyebilecekleri herşeyin listesine erişebilecek, örneğin bir yarış izlerken konuyla ilgili farklı bilgilere ve istatistiklere ulaşabilecekler.

9) 3D dünyalar birbirlerine bağlanacak:
SecondLife, WOW gibi oyunlar gelecekte birbirleriyle etkileşimli olacak. Ayrıca diğer işletmeler, kişiler kendi 3D dünyalarını yaratacak ve bunlara her türlü 3D dünyadan (mesela SecondLife) girilebilecek.

10) Spektrum kullanımında devrim gerçekleşecek:
Kablosuz iletişim mantığıyla çalışan aygıtların sayısı gün geçtikçe artıyor. Buna karşılık, kullanıma uygun radyo spektrumundaki trafik son derece karışık. Frekanslar belli alanlarda yoğunken, spektrumun belli alanları hepten boş. İşte gelecekte kullanıcının biçimlendirdiği yayınlar artarken spektrum kullanımındaki bu düzensizlikte giderilecek.

Kaynak: http://www.v3.co.uk/vnunet/analysis/2240968/intel-ten-predictions-ten-years

25 Kasım 2009 Çarşamba

İnternet bağımlılığı kriterleri

"İnternet bağımlısımısın?" 3 yıl önce bu soruyu kendime sordum. Ama öncelikle bağımlılık nedir bunun cevabını vermek gerek. Benim için bağımlılık asla vazgeçememedir. Bağımlı olunan şeye ekmek-su gibi ihtiyaç duymaktır. Buna göre ben bağımlı değilim :) Çünkü; çok acil halletmem gereken birşey yoksa bilgisayarı hemen kapatıp çıkabilirim, param olduğunda dışarıyı bilgisayara tercih edebilirim. Demekki ben internet bağımlısı değilim. Bilgisayarı gerektiğinde kapatabiliyorsak veya bir amaç için kullanabiliyorsan sende bağımlısı değilsin. Buraya kadar tamam?

Gelgelelim ben "Türk basınının bülten doldurma haberlerinden" olabilecek bir konuda niye yazıyorum? Geçtiğimiz haftalarda Metin2 adlı bir oyun yüzünden yanlış hatırlamıyorsam 12 yaşındaki bir çocuk öldürülmüştü. Çocuğun yakınları; ayda binlerce TL para kazandığını söylüyordu. Yalnız bu paranın bedeli onun için ağır oldu ve yaşarsa bile bir daha bu oyunu oynayamasın diye bilekleri kesilerek öldürüldü çocuk. Bunun üstüne birçok uzman çıktı konuştu "Vay efendim çocuklar bilgisayarın başından kalkmıyor", "Vay efendim sistemin hatası", "Vay efendim bu yaştaki çocuk bıdı bıdı" diye başlayıp komplo teorileri üretecek noktaya vardı bu iş. Peki bağımlılık bu mudur? İşte bu yazıyı bunun için hazırladım.

"Acaba bağımlımıyım lan ben?" sorusunu soran arkadaşlar. "İnternet Addiction Disorder" yani "İnternet bağımlılığı hastalığı" ile bizleri tanıştıran ilk psikolog Dr. Kimberly Young tarafından oluşturulan 8 maddelik bir "internet bağımlılık kriterleri" var. İnternet bağımlılığı genel kanıyla oluşmamış bir tanım olduğundan; internet bağımlılık kriterleri Dr. Kimberly tarafından bu bağımlılığa en yakın bağımlılık olan "patolojik kumar oynama kriterleri"nin değiştirilmesiyle oluşturulmuş.

1. İnternet ile ilgili aşırı zihinsel uğraş
2. İnternete bağlı kalma süresinde artış ihtiyacı
3. İnternet bağımlılığından kurtulmaya çalışıp kurtulamama
4. İnternet bağımlılığından kurtulup; bunun eksikliğini hissetme
5. Sosyal ilişkilerde sorunlar yaşama; okul- iş gibi gidilmesi zorunlu olan yerlere gitme isteksizliği
6. Başlangıçtan daha çok internette vakit geçirme
7. İnternete bağlı kalabilmek için her türlü yola başvurma
8. Suçluluk, umutsuzluk duygusu. Hani olur ya yarın sınavın vardır ama sen hala internettesindir. "Ulan sınavım var hala bunun başındayım" diye kendini yersin ama kalkamazsın. İşte böyle birşey.

Evet arkadaşlar. İnternet bağımlılığı kriterleri bunlar. Gerçekten çok güzel hazırlanmış. Lise zamanında bende bu kriterlerin hepsini yaşadım. Tecrübeli biri olarak bu kriterlerde bahsi geçen durumları yaşıyorsanız maalesef bir internet bağımlısısınız diyebilirim. Peki bu durumdan nasıl kurtulabiliriz:

1. Para
2. İlgi alanlarının ve zevk alınan şeylerin belirlenmesi
3. Uygun arkadaş ortamı
4. Zaman yönetimi
5. Kendine zaman ayırabilme
6. Kişinin dış görünümüne önem vermesi

Bunları yaptığınızda bu sorunun üstesinden gelebileceğinizi düşünüyorum.

14 Kasım 2009 Cumartesi

DNS ayarlarını değiştirme

Bu yazıda DNS ayarlarını değiştirme hakkında bilgi vereceğim. Blog'uma koyacağım videoları en sevdiğim site olan Youtube üzerinden vereceğim; sizinde videoları görebilmeniz için bunu öğrenmeniz gerek. Sonra "Ben videoları göremiyom!", "Bu yazıyı kim yazdıysa ..." diye başlayan yorumlarınızı reddetmekle uğraşmak istemiyorum. Kısacık bir işlem zaten bu DNS ayarlarını değiştirme:

Ağ Bağlantılarım -> (Etkin olan ağ bağlantısının üzerine sağ tıkla) Özellikler -> İnternet İletişim Kuralları (TCP/IP)'i seçip hemen altında bulunan 'Özellikler' butonuna basın -> 'Aşağıdaki DNS sunucu adreslerini kullan'a tıklayın ve sırasıyla şunları girin;

208.67.222.222
208.67.220.220

'Tamam'a basın ve DNS ayarlarınız değişmiş olsun. Artık sansürlü/yasaklı sitelere erişebilirsiniz.